Marmara Bölgesi’nde yaşanan deprem, özellikle İstanbul'da yankılanan bir korku dalgası yarattı. 14 Ekim 2023 tarihinde saat 15:22'de meydana gelen sarsıntının merkez üssü, Yalova'nın 20 kilometre güneybatısında yer alan bir bölge olarak belirlendi. Şiddeti 6.5 olarak ölçülen deprem, geniş bir alana yayılan bir etki yaratırken, Uşak, Bursa ve Kocaeli gibi illerde de hissedildi. Bu olayın ardından, bölgede yaşayanlar paniğe kapılarak evlerini terk etti ve acil durum hizmetlerine başvurmaya başladı.
Depremin ardından sosyal medya platformlarında ilk panik anları paylaşılmaya başlandı. İstanbul’un merkezi noktalarında, özellikle yüksek binalarda yaşayanlar, depremin şiddetli sarsıntısını hissederek dışarıya çıkmada acele etti. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), depremin ardındaki gelişmeleri hızla takip etti ve bölgedeki acil durum ekiplerini harekete geçirdi. İlk belirlemelere göre, İstanbul’da toplamda 15 kişi ufak yaralanmalarla hastanelere başvururken, büyük bir hasar durumu tespit edilmedi. Yalova'da ise daha ciddi hasar bildirimleri geldi. Burada, bazı binalarda çatlaklar oluştuğu rapor edilirken, itfaiye ve sağlık ekipleri hızlı bir şekilde bölgeye sevk edildi. Sosyal medya üzerinde yapılan paylaşımlarda, İstanbul ve çevresindeki birçok bina ve yapı, sarsıntının etkisiyle hasar gördü. Sarsıntının ardından belirli bölgelerde elektrik kesintileri ve su arzında sorunlar yaşandı. Yerel yönetimler, bu sorunlara çözüm bulmaya çalışırken, halkın güvenliği için hızlı bir şekilde tedbirler alındı.
Depremin bilimsel analizlerini yapan uzmanlar, Marmara Bölgesi'nin geçmişte de sıkıntılı anlar yaşadığını belirtiyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Yılmaz, yaptığı açıklamada, "Marmara Bölgesi, tarihsel olarak yüksek sismik aktivite gösteren bir bölgedir. Bu tür depremler, beklenmedik anlarda yaşanabilir ve bu durum, yerel yönetimlerin hazırlık düzeyine bağlıdır." dedi. Yılmaz, ayrıca bölgedeki yapıların depreme dayanıklılığının önemine dikkat çekti ve "Deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmemiş binalar, bu tür sarsıntılara karşı daha savunmasızdır. Dolayısıyla, deprem tehlikesine karşı her zaman hazır olmak önemlidir." ifadelerini kullandı. Uzmanlar, depremin gelecekte olası etkileri hakkında daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurgularken, halkın da deprem bilincinin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Marmara’nın sarsıldığı bu an, aynı zamanda kriz anlarında kamu hizmetleri ve afet yönetiminin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer yerel yönetimler, deprem sonrası krize anında müdahale ederek, durumu stabilize etmeye çalıştı. Acil durum planları ve eğitimleri, bu tür olaylar için çok büyük bir öneme sahiptir. Marmara Bölgesi’nde yaşanan bu deprem üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, bölgedeki yer altı hareketlilikleri ve risk faktörlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Ancak son olay, tüm Türkiye için bir hatırlatma niteliğinde oldu; deprem gerçeği asla göz ardı edilemez ve buna karşı dayanıklı yapılar inşa etmek zorundayız. Sonuç olarak, Marmara’yı sarsan depremin ardından yaşanan gelişmeler, halkın dikkatini çekerken, aynı zamanda uzmanlar tarafından analiz edilerek, gelecekteki olası depremler için ders niteliği taşıyan bir deneyim haline geldi. Atılan adımlar, özellikle afet sonrası yönetim ve hazırlık açısından önemli bir rol oynayacak. Bu tür olumsuz durumlarla karşılaşma olasılığımızı en aza indirmek için, devlet ve vatandaş iş birliğinin önemini unutmamak gerekiyor. Deprem sonrası yaşananlar, yalnızca bir uyanış değil, aynı zamanda bir yeniden yapılanma fırsatı da sunuyor.