Geçtiğimiz yıl büyük bir infiale yol açan Erva'nın katledilmesi olayı, Türkiye'nin dört bir yanında yankı bulmuştu. Genç kadın, tanıdığı biri tarafından vahşice öldürülüp cesedi parçalara ayrılması, cinayetin ne kadar dehşet verici boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi. Bu korkunç olayın ardından, mahkeme süreci tamamlandı ve katil için verilen ceza, toplumda hem büyük bir rahatlama hem de infial yarattı. Mahkemenin kararını açıkladığı gün, Etkin Haber ajansı olarak biz de sizler için bu olayı derinlemesine inceledik.
Erva'nın kaybolduğu gün, ailesi ve çevresindekiler, genç kadının akıbetiyle ilgili endişeliydi. Arkadaşlarından duyulan bilgiler, onun son dönemlerde gördüğü bazı sıkıntılara işaret ediyordu. Ancak günler geçtikçe Erva'dan haber alınamamasının yarattığı korku, ailesinin ve arkadaşlarının yüreğine ağır bir yük bindirmişti. Arama çalışmaları sırasında, Erva'nın cesedine dair korkutucu ipuçları bulunmuştu. Bu süreçte, bölgedeki birçok kişi genç kadının bulunması için seferber olmuş, sosyal medya üzerinden de geniş bir kampanya yürütülmüştü.
Sonunda, Erva'nın katilinin kim olduğu kolayca tespit edildi. Olayın faali, genç kadının tanıdığı biri olan A.K. olarak belirlendi. Yürütülen soruşturmada, güvenlik kameraları ve tanık ifadeleri, katilin eylem anına dair önemli bulgular sağladı. Yapılan itiraflarla birlikte, A.K.'nin cinayeti nasıl işlediği ve ardından cesedi nasıl parçalara ayırdığı detaylı bir şekilde ortaya konuldu. Gerek mahkeme sürecinde gerekse medya önünde yaşananlar, toplumu derinden etkileyen bir dönüşüm sürecine de işaret etti.
Mahkeme, A.K. hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Bu ceza, toplumda adaletin sağlandığı düşüncesine kapı açsa da, pek çok kişi için yeterli görülmedi. "Erva, bir katilin elinde can verdi. Bu nasıl bir ceza?" diyen birçok insan, bunun yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadın cinayetlerine karşı yürütülen savaşımın önemine de dikkat çekti. Olayın ardından birçok kadın örgütü, basın açıklamaları yaparak, A.K.'nın ceza alma şeklinin yeterli olmadığını ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için daha fazla önlem alınması gerektiğini savundu.
Sonuç olarak, Erva'nın katledilmesi olayı, sadece bir cinayet davası değil, aynı zamanda toplumda sürekli tekrarlanan bir sorun olan kadın cinayetlerine karşı bir uyanışın sembolü haline geldi. Canice işlenmiş bir cinayet, mağdurun ailesi kadar tüm toplumun yüreğine dokunmuş durumda. Ceza almasına rağmen, bu tür olayların önlenmesi için toplumsal farkındalığın artırılması gerektiği konusunda birçok kişi hemfikir. Erva'nın hatırası, kadın cinayetlerine karşı mücadelede bir simge olarak yaşamaya devam edecek ve yeni nesillerin travmalarını tetikleyen olaylara karşı daha duyarlı olması temenni ediliyor.
Erva'nın davası hala birçok soruyu da gündeme getiriyor. Mahkemenin verdiği cezanın, kadın cinayetlerini ne ölçüde etkileyebileceği ve sosyal medya üzerinden sürdürülen kampanyaların bu gibi davalarda ne ölçüde etkili olacağı hakkında yine tartışmalar devam ediyor. Toplumun her kesiminden insan, bu cinayetin sadece bir birey üzerindeki etkisinde değil, toplumun üzerine yüklediği ağır vicdani sorumlulukta da kendini hesap verme zorunluluğu hissetmeli. Gelecek nesillere daha güvenli bir dünya bırakabilmek için, hukukun üstünlüğü ve kadın haklarına yönelik duyarlılığın artması gerektiği bir gerçek olarak karşımızda duruyor.