Son dönemde ABD ve İran arasındaki nükleer gerginlik, hızla tırmanan bir hal alarak bölgedeki istikrarı tehdit eder hale geldi. Özellikle Amerika'nın Ortadoğu'daki askeri üslerinde alınan güvenlik önlemleri, bu gerilimin boyutunu gözler önüne seriyor. Bu gelişmeler, yalnızca iki ülke arasında değil, aynı zamanda dünya genelinde jeopolitik dengeleri de etkileyebilir.
2015 yılında imzalanan İran ile P5+1 ülkeleri arasında yapılan nükleer anlaşma, İran'ın nükleer programını sınırlaması karşılığında ekonomisine yaptırımların kaldırılmasını öngörüyordu. Ancak ABD'nin 2018 yılında bu anlaşmadan tek taraflı çekilmesi, gerginlikleri artırdı. Washington’un yeniden uygulamaya koyduğu sert yaptırımlar, İran ekonomisini derinden sarstı. Bu durum, İran’ın nükleer programını daha da hızlandırmasına yol açtı. 2021 yılında başlayan yeni müzakerelerde bazı ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, tarafların birbirine olan güvensizliği ve siyasi baskılar, kalıcı bir çözümün önünde büyük bir engel olarak duruyor.
Son günlerde, İran’ın uranyum zenginleştirme seviyesini artırma kararı alması, ABD ve müttefik ülkeler tarafından büyük bir endişeyle karşılandı. İran hükümeti, bu adımı kendisini savunma amacıyla ve uluslararası toplumun şeffaflık çağrılarına yanıt olarak savunsa da, Washington buna karşı sert tepkiler vermeye devam ediyor. İran’ın nükleer silah elde etme arzusunun, bölge ülkeleri ve uluslararası güvenlik açısından büyük bir tehlike oluşturduğu belirtiliyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki askeri tesislerinden gelen son haberler, nükleer gerilimin sonucunda güvenlik önlemlerinin artırıldığını gösteriyor. Üst düzey askeri yetkililer, olası bir İran saldırısı durumunda, üslerdeki askerlerin korunmasını sağlamak amacıyla kırmızı alarm durumuna geçtiklerini duyurdu. Genel olarak Irak, Suriye ve Suudi Arabistan'daki üslerde yoğun güvenlik önlemleri alındığı bildiriliyor. Askeri üslerde devriye gezen asker sayısının artırıldığı ve güvenlik kontrollerinin sıkılaştırıldığı bilgisi geldi.
Bölgedeki müttefiklerin de endişeleri giderek artarken, Amerika’nın asker sayısını artırma planları gündemde yer alıyor. Ayrıca, hava savunma sistemlerinin güçlendirilmesi, özellikle İran’ın drone ve balistik füzeleriyle gerçekleştirebileceği potansiyel saldırılara karşı bir önlem olarak değerlendiriliyor. Bölgedeki güvenlik uzmanları, bu tedbirlerin yalnızca Amerika'nın müttefiklerini değil, aynı zamanda bölgedeki tüm ülkeleri etkileyebileceğini, bundan dolayı da bölgesel güvenliğin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Öte yandan, bu gerginliğin önümüzdeki günlerde daha da tırmanması bekleniyor. İran’ın sürekli olarak nükleer zenginleştirme seviyelerini artırması, Washington’un buna yanıt olarak askeri güç göstermesi, savaş tehditlerini de birlikte getiriyor. Ortadoğu'nun geçmişte yaşadığı çatışmalar ve mevcut gerginlikler göz önüne alındığında, bu durum bölgedeki tüm ülkeler için büyük riskler taşımakta.
Sonuç olarak, ABD ve İran arasındaki nükleer gerginlik, hem iki ülke arasındaki ilişkileri derinden etkiliyor hem de dünya genelindeki siyasi dengeleri alt üst edebilir. Hem bölgedeki güvenlik durumunun hem de diplomatik müzakerelerin nasıl bir seyir izleyeceği, gelecekteki gelişmelerle birlikte daha net olarak ortaya çıkacaktır.